Nerdesin Melisa?

NERDESİN MELİSA?

Önsöz

Küçük hikâyelerde önsöz yapılmaz biliyorum farklı tatlar aramak farklar yaratmak istiyorum. Öncelikle bana bu yazarlık kulvarın da tek destek olan Melisa Aydın içindir. O olmasaydı belki de gücüm kalmamış olacaktı. Hayatın kocaman ağzı ve dişleri vardı. Melisa bunu biliyordu büyümüş olsa da biliyordu bunu. İnsanların yaşlandıkça bazı şeyleri göremediğini duyamadığını biliyordu. Vücudu büyüse de o bunu yapacaktı büyümeyecekti. Bunları ölene kadar görecekti ama ölümünün bu kadar yakında olacağını ölümün soğuk rüzgârının ensesinde dolanacağını bilemezdi. Annesi babasından yeni ayrılmış mahkeme de hâkim çocukları annesine vermişti. Ve melisa evet melisa she is fairtale… Peki ya yaşadıkları bir fairtale’mıydı. Fairtale şarkısını dinlerken düşünüyordu yaşadıkları akılını kaçırsa da o bu korkutucu fairtale’ye âşıktı. Bunu sağlayan hayatta en sevdiği kişiydi aslında babasıydı. Babasının Dario Argento sevgisi Dario Argento aşkıyla büyümesine vesile olmuştu. Evet fairtale o adamdı. Ve melisa o fairtale’de yaşamak istiyordu. Babasını özlüyordu belki de ama tek Dario Argento ona yaşama sevgisi veriyordu.

Ve bir gün ormanda kayboldu. Bu tehlikeliydi. Öle bilirdi. En iyi yaralanırdı. Onun hayatta taptığı 3 kişi vardı. Âşık olduğu Dario Argento Gözyaşları annelerinin tanrısı, Kurt ormanların tanrısı, Doğa Ana kaybolanların tanrısı… Peki ya şimdi ona kim yardım edecekti. Bırak beni orman diye Ferhat ederdi. Gideyim babamla yaşayayım o zaman…

Melisa Aydına teşekkürlerimle Mustafa Türkan…

Ve oyun zamanı…

Orman yürüyüşü annesi her cumartesi onları çıkardığı sıkıcı ve yorucu yürüyüş… Annesine göre onlara ders verecek bir yürüyüş aman ne komik… Ayaklarının bileklerini ovalayarak yürüyebiliyordu. Bir de küçük kardeşinin annesiyle dalaşmasını dinliyordu. Çok dik kafalı bir çocuktu kardeşi, lanet olasıca velet kapatmazsa çenesi İngilizce küfür bile edebilirdi. Beni unuttular bile yoldan ayrılıp şu ormanın içindeki kestirmeden gideyim hem biraz kafa dinler hem de onlara hemen yetişirim diye düşünüyordu Melisa. Ve hışımla ormanın içine daldı. Doğa ana ona bakarken ağlamaya başladı gökyüzünden. Melisa bilmiyordu ne kadar büyük bir tehlikenin ve vahşiliğin içine girdiğini birden karanlık çöktü. Ve kurt ormanın tanrısı gülerek yolları değiştirdi. Artık kestirme yoktu. Ve karanlık çöktüğünde bu derinliklerin tam ortasındaydı.

Onu koruyacak bir anne ve babası yoktu. Gözleri kapattığında Dario ona seslendi” Meleklerin meleği Melisa kurtulmak istiyorsan sezgilerinle yönünü bulmalısın, aklınla kendini savunmalısın, cesaretinle kurda karşı koymalısın. Hatırla filmlerimi yatıştır giderek artan kurt korkusunu o hayali senin beyninde o. Kendinle savaşmalısın Melisa. Artık yalnız değilsin” dedi. En ilkel duygularınla Melisa sadece güldü. Ve yürümeye devam etti. Sezgileri onun güvenmesi gereken güçlerinden biriydi. Ama o korkunç bir fairtale‘nin içindeydi. Kendinle konuşmaya devam etti “Herhalde sabaha ölmüş olurum. Bu gerçek değil sadece benim hayal gücüm” Melisa omuzlarındaki ağrıyı hissetmeye başladığında ağaçların içinden ona bakam yüzler gördü. Sert ve ifadesiz yüzler ona “ Ne oldu sert kız” diyordu. Melisa yere dökülen gözyaşlarını bırakarak koşuyordu. Dario onu kucağında taşıyordu. Melisa omzunda ağlayarak “Annemi kardeşimi istiyorum” diyebildiğinde Dario onu yere bıraktı. Melisa kendini yere bıraktı. Bu ağaçlar tekrar burada yolculuk boyunca ona eşlik etmişler. Doğa Ana “ Pes etmemelisin o koca popunu kaldır ve koş kızım koş” dediğinde kurt “Burası senin cehennemin bende zebaninim” diye bağırdı. Melisa koşuyordu. Koşuyordu. Melisa kusmaya başladığında Dario” Korkmak bir tavşan olma. Koş Melisa. Doğum gününde hediye edilen Opera’yı hatırla…”dedi. Melisa ağzını tutuyordu. Artık yavaşlamıştı. Topraktan çıkan örümcekler onu izlerken çığlığı basıyordu. Dario’nun sesi giderek zayıflıyordu. Artık kimsem yok diye düşündüğünde kurt yanında belirdi. “Melisa sorunun nedir?” dedi zevk alırcasına… Melisa kızgın bir ifade ile” Tanrı aşkına sus “ dedi. Melisa ormandan çıkamayacağına emin olana kadar gidecekti. Gözlerinden kan akmaya başladığında ağlayarak bir kadeh istedi. Doldurup içmek içindi. Kutrun deli kahkahaları beynini matkap ile deliyordu. Melisa bağırıyordu “ Daha fazla kusamam tanrım kusarsam beni öldürecek” dedi. Kurt dişlerini bilemeye devam ederek “Örümceklerim pek azgın koşma bırak tadına baksınlar” diyordu. Dario gitti ama elinde sonunda gelecek diye düşünüyordu. Kuşların aralıksız öttüğü bir mağaraya girdi. Koşmaya devam ediyordu. Örümcekler geri dönüyordu. Kurt “ İşler eğlendirici haller alıyor” dedi. Birden ciyaklamalar duyuldu. Kurt geri geri giderek” Duyduğun bu şey senin için geliyor kokunu aldı “ dedi. Ve Melisa’nın ayağına tekme attı. Melisa yere yıkıldı. Poposu acıyordu. O şey Kraliçe örümcekti. Yavaşça geliyordu. Dario bir kılıç fırlattı. Melisa son anda kaptı. Örümceğin gözleri yoktu. Dişlerini sürterek iğrenç sesler çıkartıyordu. Simsiyahtı 8 bacaklı eciş bücüş bir şeydi. Yeşil kulaklarını kaldırdı. Melisa hızla ayağa kalkarak kılıcı indirdi. Kanlar yüzünü oluk, oluk yıkarken bir çığlık attı. Ve yine koşmaya devam etti. Düşündü şimdi ölmek istemem bir kalbi sarmada, onunla sarhoş olmadan… Çobanyıldızı görmüştü. Sarhoş gibi koşuyordu. Yol göründü. Kendini dışarı attığında kanlar içinde yolda bir başınaydı. Birden kafasına dayalı bir silah gördü. Ağlayarak “ En azından denedim diyerek “ bağırdı. Ve silah ateşlendiğinde kafasından akan kanlara 5 saniye baktı ve gözlerini yumdu.

Oyunun Sonu

Hey dur oyun bitmedi. Böyle bitemez dedi. Hayır, melisa yatakta ağlayarak televizyona bakıyordu. Dario Argento dün akşam kafasından vurulmuş halde anayolda bulunmuş. Melisa o benim için öldü diye düşünürken hemşireler ona iğne vuruyordu. Gözleri kapandı.

Ormanlar gerçektir. Eğer tatilinizi orada yapacaksanız, yanınıza bir pusula ve harita getirin… Ve yoldan ayrılmamaya dikkat edin. Melisa’nın yaşadıkları gerçekten İngiltere’de bir kızın başına gelmiştir. Unutma bazı günler ayı yersin… Bazı günler ayı seni yer. Oyun sona ermiştir…



0 yorum:

Yorum Gönder